Demin
Kasvet, elinde bir paslı makas, İstanbu’un asma köprülerini kesti. Sevdamız ipinde cirit oynayan cambaz Şimdi bir kör satırdır içimizde, Ha düşer, Ha düşer, Ha düşer…
Kasvet, elinde bir paslı makas, İstanbu’un asma köprülerini kesti. Sevdamız ipinde cirit oynayan cambaz Şimdi bir kör satırdır içimizde, Ha düşer, Ha düşer, Ha düşer…
Oyunbozan bir akşamın altında, Elinde bir yoyo gibi benliğin, Senden damlara, damlardan geriye – Tavuklar yem der, kediler ciğer – Sana benzer bir şey dolaşır
benim halim memleketin hali üç gündür kabızım; dışarı çıkamıyorum ne geğiriyor, ne osurabiliyorum içim gırtlağıma kadar bok! her zamanki gündelikçi kadın iki kız yollamış yerine,
çatlak yüreğimle türkülü yollara düştüm ki o kadar olur seke seke ben geldim sike sike gidiyorum…
Bir güvercin uçsa, götürse beni meşelerin arasına Bu güneşin şerrinden ırağa Bir kangal, o şaman konuşsa Tuncel Kurtiz’in adamı götürse beni Sivas’a Yavuzer ki tiyatronun
Baktıkça çoğalır yıldızlar gecede Parmaklarınla sayılmaz; Kimi duyulur, kimi duyulmaz, Dinledikçe çoğalır gecede, Sesler gelir, Ya hızlıdan, ya yavaştan. Her şey kendi dilince konuşur; Karanlık
Kafeslerin arkasında oturmuş, ince uzun gemiler gibi limanda, Olabileceklerden bahseder elleri, başlanmamış nakışlarda, Kendi güzelliğini seyreder gergefte kızlar.
Gölköy adında bir yer varmış Gelibolu’da Televizyonda gösterdiler geçen gün. Gelenek edinmiş köy halkı, “Ben kendimi bildim bileli bu böyledir” Diyor muhtar: 29 Ekim’de toptan
Hiçkimse kalmadı Çiçekler çarpık açıyorlar Ampüller eğriydi Merdivenlerden çıkamıyordum Tavan basıktı Sifon işlemiyordu Sıçamıyordum İşeyemiyordum Bir ölü militan baharı Bir apartman dairesinde bekliyordum Ben ki