HİSARBUSELİK
Serçe parmakları ne güzel serçelerin Onlar ki ilk ışıkların örneği üzre Bir cicim dokunuyorlar Gök yüzbin kere
Serçe parmakları ne güzel serçelerin Onlar ki ilk ışıkların örneği üzre Bir cicim dokunuyorlar Gök yüzbin kere

Ellerimde bir göztaşı, gözlerim boş gidiyordum Ne bileyim, bir damlanın böyle deniz olduğunu Şaştım, mavi bir fal gibi açılınca önümde Giritli bir ölümüm varmış, bir
Ne kadar çok elimiz varmış meğer İlkin, senin elinle tutuşan benimki Sonra çocuklarınki Gençlerinki Tekel işçilerininki Sonra, ellerin elleri… Ne kadar çok elimiz oldu, baksana
Zeus güya, rüzgâr Koşuyor karşıki ağacın ardından Yakalayamıyor ki ama Daphne değil çünki o yeşil kızın adı
Baykuş aslen bir hatundur bakmayın baylığına Mekânı cennet ola, makâmı şattaraban Her mendakkadukkada bir dokuz doğuran … Kuşkonmaz sütüyle emziriyor geceyi Ve zifirî yıldızlar ürüyor
başka türlü bir şey benim istediğim ne ağaca benzer, ne de buluta burası gibi değil gideceğim memleket denizi ayrı deniz, havası ayrı hava.. bir başka
Her Donkişotun bir yeldeğirmeni vardır Benim ki Heybeli’de Yarı yarıya yıkık Üstünde Kırmızı üstüne beyaz beyaz harflerle Kocaman TÜRKİYE HALK BANKASI Yazılı Vallahi billahi de
Sen bezmimize geldiğin akşam Neler neler olmaz ki bize, bir güzel haller olur Hallolur eşek davası dahil, bütün davalar Düşer İsfahan, yıldızlar, Bağdat ve Şam
Ayaklarıyla ezip fıçıya mı bastılar seni Nefti kasnaklı bir fıçıya, Aldırma, kara üzüm ! Sen, o Kırmızı Şarabına doğru İçten içe Harıl harıl Çalışmana bak,